ABD'NİN ÜLKEMİZİ BÖLME ÇABALARI

ABD'NİN ÜLKEMİZİ BÖLME ÇABALARI

 

Bu konuda birçok makale yayımlanmış, tartışmalar olmuş, her nedense ülkeyi yönetenler bir türlü bu konuya gereğince eğilmemiş veya eğilmek istememişler! Ya da tehlikenin farkında değiller!

 

MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, "Terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM'de DEM parti grubunda konuşsun. Terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse "Umut Hakkı'nın kullanılmasıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yaralanmasının önü de ardına kadar açılsın." 22.10.2024

 

ABD'nin Türkiye üzerinde oynadığı oyunun bilinmesine rağmen, halkın bilgi sahibi olmaması, bilgilendirilmemesi, ya da gelen tehlikenin büyüklüğünü görememesi, ülkemizi bölünmeye götürüyor.

 

MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu konuda konuşması, yıllarca aşağıladığı Kürtleri, Kürt kökenli terör örgütü PKK'yı kuran Abdullah Öcalan'a yaptığı çağrı, barış çubuğu inandırıcı olmanın dışında, samimiyetten uzak, bunun altında yatan nedenlerin neler olduğunu bilmemek korkutucu bir olaydır. Öcalan'a yaptığı bu çağrı tam da Suriye'de ki rejim değişikliğinin ardından gelmesi, birileri bir yerden düğmeye mi bastı, sorusunu akla getiriyor. Zaten PKK ve PYD birleşmiş, Suriye de bir tampon bölge oluşmuşken, ayrıca PKK'nın işlevinin sona erdirildiğinin bilindiği bir ortamda, açıklamanın bölünmeye giden yolun açılması anlamına mı, sorusu akla geliyor. Çünkü ABD, düne kadar terör örgütü dediği, cani birini Suriye Devlet Başkanı olarak tanıması da gösteriyor ki, BOP ve GOP planının tıkır tırkır işliyor.

 

50 yıl geriye gidelim, 1965 yılında dönemin Başbakanı olan Süleyman Demirel'in ağzını arayan ABD, bu toprakların bölünmesini, Sevr Antlaşmasını yürürlüğe koymak için zamanı geldiğini düşünüyor olsa gerek. O günleri Emekli Amiral Vedii Bilget, "1965 yılında dönemin başbakanın ağzını arandığı ve İran-Irak, Türkiye Kürtlerinin içeren ve Türkiye'ye bağlanacak Federal bir Cumhuriyet'ten, bunun ekonomik yararlardan dem vurduğu, Başbakanda Genelkurmaydaki birliğinde bu konuda söz açtığı hala askersel bellektedir. Türkiye dışında yakılan ateşler sınırlarımızı ısıtırken, ABD öncesi Musul-Kerkük, özendirmesi ile yeniden canlandırılmaya çalışılmakta. Çeşitli kesimlerin ağızları aranmaktadır" diyor. MİT müsteşarı Sadi Koçaş ise anılarında anlatıyor.  Askerlerin tepkisi dolayısıyla bu proje gerçekleşemiyor.

 

ABD bu projeden vaz mı geçiyor? Tabiî ki hayır! İran-Irak-Türkiye Kürtlerini Federe bir cumhuriyet haline getirelim, onu da Türkiye'ye bağlayalım, hem toprak sahibi olusunuz, hem de ekonomik olarak gelişirsiniz diyerek yapılan, cazip olan, ilk görünüşte kulağa hoş gelen bir şey. Fakat bu yolla asıl tuzak bundan sonra başlıyor. ABD Büyük Elçisinin, 1980 faşist askeri darbenin ardından, "Bizim çocuklar başardı" sözü de planın devam ettirildiğinin ispatıdır.

 

Darbeyi gerçekleştirenlerin başında bulunan Kenan Evren, 17.06.1982 tarikli bir kanun hükmünde kararname ile bölge valiliğini kurmuş, ülkeyi 2680 sayılı kanunun verdiği yetkiye dayanarak, bakanlar kurulunca 24.06.1983 tarihinde sekiz (8) eyalete bölmek istediğini itiraf etmişti. Daha o zaman PKK'nın bir eylemi yoktur. Bunun sorumluluğunu TBMM bırakan Kenan Evren, yeni meclisin bu sorumluluğu almamış, kararname 11 Temmuz 1984'te iptal etmişti. Gerekçesini dönemin banklarından Vehbi Dinçerler şöyle açıklamıştı. "Anayasayı değiştirenlerin bu kanunun uygulanmasını neden bize bıraktı? Bu soru bizi çok düşündürdü. Bakanlar kurulu toplantısında bu düzenlemenin ülkeyi bölmeye götüreceği üzerinde durduk. Belli bir hesap vardı ve bizim hükümetimiz o hesaba gelmedi. Bu yasayı uygulasaydık, ülke sekize (8) bölünecek ve biz "bölücülükle" suçlanacaktık. Sivil hükümet federatif yapıyı getirmekle suçlanacaktı."

 

Isıtılıp ısıtılıp aynı tuzağı önümüze koyuyorlar. Türkiye Cumhuriyeti için gerçek bir beka sorunudur. Ülkenin bölünmesinden yarar umanlar ne yazık ki, sayıları çoğalıyor. Düşünmeden, araştırmadan bodoslama dalan bu kesim eyaleti savunurken, emperyalizmin sömürüsünden kurtulacağını zannediyorlar. Bunu savunanlara örnek; bir televizyon programın da, "Ortam çok müsait değil ama Öcalan "Misak-i Millici". Diyordu. Uluslararası yardım gören bir terör örgütünü kuran, uzun yıllar on binlerce insanın ölümüne neden olan ayrılıkçı örgüt liderini "Misak-ı Millici" göstermesi durumun vahametini gösteriyor. Ülke bölününce zannediliyor ki, biz daha iyi koşullarda yaşarız zannediliyor. İnsan yakın tarihi bile unutuyor. Yugoslavya'nın bölünmesiyle ne durumda olduğunu çabuk unutuyorlar. "Birlikten kuvvet doğar" sözü boşa söylenmemiştir. Ha halkın özgürlüğü kısıtlanıyor, yoksulluk, yoksunluk, açlık sınırının altında yaşıyor, adalet güçlüye adalet, eşitlik yok ediliyor, bunların hepsi doğru ama bu sade Kürtlere yapılmıyor ki, herkese yapılıyor. Bunun çaresi bölünmek değil, birlik beraberlik içinde demokrasiyi, özgürlüğü, eşitliği, hakkı hukuku savunarak, verdiğimiz oylarla halka hizmet edeni seçmektir, ayrılmadan, bölünmeden!

 

Saygılarımla.

 

Devam edecek.

 

Kemal Gürbüz

Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı

29.03.2025

 

 

 

                            

YAZARIN DİĞER YAZILARI