ADB'NİN ÜLEMİZİ BÖLME ÇABALARI-2-

ADB'NİN ÜLEMİZİ BÖLME ÇABALARI-2-

 

Evet demokrasiyi, özgürlükleri, daha iyi bir dünyayı hak ediyoruz. Emperyalizm şu falan ırktan, şu filan ırktan, şu bizden, şu Müslüman, şu Hıristiyan, Musevi vb. gibi, ayırt etmiyor, bilakis bizi birbirimize düşürüp kanımızı emiyor. Böl yönet oyunda her zaman halkı sömürenler karlı çıkıyor. Çünkü bizim birlik ve beraberliğimizden korkuyorlar, boşuna da değil korkuları.

 

Gelişmiş emperyalist ülkelere bir bakalım. Kendi ülkelerinin idare biçimi demokratik, insan haklarına saygılı, adaletli ve insanının refah düzeyi yüksek! Bu duruma onlarda kolay gelmediler, kötü idarecileri başlarından attıkları ve en ufak kazanılmış haklarına dokunulduğu zaman, ayaklandıklarını görüyoruz. Örnek verecek olursak, Fransa da "Sarı Gömlekliler" diye haklarını arayan grubun eylemlerini bilmeyen yok zannederim. Birlik ve beraberlik içinde olmasalardı hak alamazlardı. Bu ülkeler ister adı krallık olsun, ister Cumhuriyet olsun, adaletin herkese eşit dağıtıldığı, demokratik bir yönetimle yönetildiklerini unutmayalım.

 

Bir de bizim gibi az gelişmiş, ya da gelişmemiş ülkeler bakalım. İktidara gelen yönetimler, Adı Cumhuriyet olmuş, krallık olmuş, Müslüman olmuş, Hıristiyan vb. olmuş, adalet yoksa güçlünün adaleti varsa, demokrasi yoksa ne gelişebilir, ne özgürlükler olur, ne de sömürülmekten kurtulabilirler. Üstelik bu ülkeler halkının kalkınması şöyle dursun, özellikle içi boşaltılmış göstermelik eğitimle cahil bırakılarak halkı kul, köle olarak görüp, kanını emmeye devam ederler. Bu tür yönetimler genellikle emperyalist ülkelerin dediklerini yerine getiren yönetimlerle idare edilirler. Örnek verecek olursak, işte Suudi Arabistan, katar vb. gibi ülkelerin yönetimleri gelir.

 

Emperyalistlerin en büyük oyunu, iktidara kendi taraftarını yönetime seçtirmek, seçtiremezlerse yönetime gelen insanları rüşvet ve benzeri zaaflarını kullanarak veya iftira ve yalan propagandalarıyla halkın gözünden düşürmek suretiyle alaşağı edeler.  O da yetmezse, ırk, din, mezhep çatışmasıyla o ülkeleri iç savaşa sürükleyip, dün terörist ilan ettiğini, bu gün devlet başkanı ilan ederler, tıpkı Suriye ve benzeri yerlerde olduğu gibi, yeter ki, kendilerine hizmet edecek, sözlerinden çıkmayacak idareciler olsun. Sömürgeciler kendi ülkeleri dışında demokrasi, insan hakları gibi söylemleri dillendirseler de, çıkarlarına ne hizmet ediyorsa, onun yanında yer alırlar. O ülke nasıl yönetilirse yönetilsin, yeter ki, çıkarlarına taş konmasın, tıpkı Suudi Arabistan ve Katar'la Irak, Suriye'ye demokrasi götüreceğiz dedikleri gibi.        

 

Demek ki neymiş; ABD'nin ülkemiz üzerindeki amacı, Cumhuriyet kuruldu kurulalı bölmeyi, Sevr Antlaşmasını yürürlüğe koymak için aralıksız çalıştığının ispatıdır. Onun için ülkeyi yönetenler bu tuzakları fark etmeli, tedbirini almalıdırlar. Bölünmese bile ülkemizi sömürecek oyun ve planlarına devam ederek, kanımızın son damlasına kadar sömürecekleri aşikârdır!

 

Suriye iç savaşı başlamadan önce Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidarının ilk yıllarında, Büyük Ortadoğu Projesi ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (BOP-GOP) eş başkanlığını kendine verildiğini meydanlarda haykırırken, ABD Dışişleri bakanının Ortadoğu da Türkiye dâhil birçok ülkenin sınırlarının değişeceğini söylemesini hiç sorgulamamış mıydı acaba! Son yıllarda bu söylemi terk etse de, belleklerde tazeliğini korumaktadır.

 

"ABD'nin ülkemize kini-nefretinin yüz yıllık bir geçmişi var. Yahudi kökenli ABD'li iş insanı Rockefeller ailesinden Rothschild'in "YÜZ YILIN İTİRAFLARI" kitabında yazdıklarının bir bölümü: "Mustafa Kemal Bizim tensil ettiğimi dünyanın en büyük düşmanıdır. .Türkiye'de yetişmiş bir tane bilim adamları, sanat adamları, edebiyat adamları yoktur. Aslında Türk tarih kitaplarını açıp okusalar, gerçeği görecekler. Ama Türkler için duyduğuna inanmak yeterlidir; okumak onlara çok zor gelmektedir.

 

..Provokatörlerimizin çalışmaları ile 1970'li yıllardan itibaren Türkiye'de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli-altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan adeta sinmiş, saklanmıştı. Binlerce Türk genci bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi. Zamanı gelince bilgimiz dahilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü provokatörler işi bitirmiş, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun milleti birbirine düşürüp, çaresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı kim olursa olsun, anarşiyi-terörü bitiren, ölümleri sonlandıran, insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücadelemizin esası buydu. .Bizim istediğimiz bir kişi iktidarın sahibi oldu. Bizim büyük şirketlerimizde bu büyük pazara aç kurtlar gibi girdi. Ülke ABD ve Avrupa malları ile doldu. .Ülkeye yapılanları görenler alttan alta kışkırtılmaya başlandı. Tepkileri azaltabilmek için tam o günlerde bir Kürt meselesi çıkardık. Önce bir örgüt kurdurduk, sonra küçük bir kasabaya baskın yaptırdık. Ülkenin gündemi bir anda değişti. Kürt PKK terörü, şehit edilen asker ve polisler, halka her sıkıntıyı unutturdu."

 

ABD'nin ülkemizi bölmeye yönelik yukarıdaki yazıları okurken, yüreğim sızladı. 1970'en bu tarafa işlenen cinayetlerin aydınlanmaması, yapanların bilindiği halde ölenlerin suçlanması, aydınların bir bir yok edilirken yönetimde bulunanların yüreğinin sızlamaması beni derinde üzüyor. Zaman zaman o insanların tırnağına ABD değil ya, kim olursa olsun, hepsini canı bir tek vatandaşımın, şehidimin tırnağı olabilir mi? biz nasıl geldik bu büyük oyuna. Bunun üstesinden gelemeyen yöneticilere ne denir?

 

Akıl ve bilimin olmadığı yerde ot bile bitmez. Adaletin olmadığı yerde insan insan değildir. İşte Mustafa Kemal'in büyüklüğünü, liderliğini gösteren belgedir.

 

Saygılarımla.

 

Devam edecek.

 

Kemal Gürbüz

Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı

29.03.2025             

YAZARIN DİĞER YAZILARI