"HEKİMOĞLU DERLER BENİM ASLIMA !.."


(Berdan MARDİNÎ'nin Türküsü -Meşhur Eden Ümit TOKCAN...)

"Hekimoğlu Derler Benim Aslıma/ Aynalı Martin Yaptırdım da (Narinim) Kendi Neslime/ Aynalı Martin Yaptırdım Da (Narinim)/ Kendi Neslime!../// Hekim Oğlu Derler Bir Ufak Uşak/ Bir Omuzdan Bir Omuza (Narinim)/ On Arma Fişek/ Bir Omuzdan Bir Omuza (Narinim)/ On Arma Fişek!../// Konaklar Yaptırdım Mermer Direkli/ Hekimoğlu Dediğin de (Narinim)/ Aslan Yürekli/ Hekimoğlu Dediğin de (Narinim)/ Aslan Yürekli!../// Konaklar yaptırdım döşetemedim/ Ünye de Fatsa bir oldu da (Narinim)/ Baş edemedim/ Ünye de Fatsa bir oldu da (Narinim)/ Baş edemedim!.."        (Kaynak: Musixmatch... Besteciler: Anonim...)

Peki, kimdir bu Hekimoğlu; (Doğumu; Yassıtaş Köyü, Fatsa-Ordu - Ölümü; 26 Nisan 1913, Fatsa), asıl adıyla 'Hekimoğlu İbrahim', uzun yıllar Fatsa, Ünye, Ordu, Tokat, Niksar, Samsun dağlarında hüküm süren, halk arasında mertliği, yiğitliği ve yardımseverliğiyle şöhret yapan ve adına türküler yakılan bir Türk halk kahramanıdır.

Ayhan Yüksel'in araştırmalarında, Başbakanlık Devlet Arşivleri Osmanlı Arşivi'ne göre, 1900'lerin ilk yıllarında Fatsa'da değirmencilik yaparken haksız bir suçlamayla karşılaşıp, Gürcü bir beyin yeğeni tarafından vurulmak üzereyken, atik davranarak beyin yeğenini vurmuş ve ardından dağa çıkmıştır. Daha sonra Gürcü Beyi kan davası güderek Hekimoğlu'nun köyünde zulüm yapmış ve ardından Kadı Osman, Alanlı Mehmet Çavuş ve Fatsalı bir Nalbant dağa çıkarak, Hekimoğlu'na katılmıştır. Hekimoğlu zalimin zulmünü yanına bırakmamış, aynalı martiniyle, attığını vurmasıyla namı yürümüş ve olay Türk-Gürcü çatışmasına dönmüştür...

15 Aralık 1908'de Fatsa Müderrisinin Dahiliye Nezareti'ne (Yani bugünkü İçişleri Bakanlığına) çektiği telgrafnamede durum ayrıntılarıyla anlatılmış ve Hekimoğlu'nun dağdan indirilmesi için destek ve takip istenmiştir. Ama gerek Hekimoğlu'nun becerisi, gerekse Türk köylerinden destek görerek saklanmasıyla uzun süre Hekimoğlu dağdan indirilememiş ve Gürcü Bey'e karşı faaliyetlerini arttırmıştır. Birkaç sene sonra Osmanlı Devleti'nden affını talep etmişse de, 'Şura-yı Devlet' kararıyla af talebi kabul olunmamış ve 26 Nisan 1913 günü, Korgan'ın Tepealan Beldesi'nde sekiz saat süren bir çarpışma sonrası öldürülmüştür... Hekimoğlu Türküsü ise ölümünden sonra adına yakılmıştır... 

Şimdi bazılarınız çıkıp; "Yani durduk yerde bu 'Hekimoğlu' nereden çıktı, bunun hikâyesinin şimdi ne lüzumu vardı? Biz şu anda İmamoğlu Davası ve KKTC'de öldürülen sanal bahis baronu  'Halil Falyalı' ile Hollanda'da katledilen o adamın kara kutusu 'Cemil Önal'ın katillerinin kimler olduğuyla uğraşıyoruz, bu '112 Yıl' önceki Hekimoğlu meselesi nereden çıktı?" diye sorabilirsiniz... Niye sormayayım ki !? Bunların hepsi bu bizim kutsal topraklarda olan olaylar değil mi? Örneğin; 'Çakırcalı Mehmet Efe'yi kim öldürdü, belli mi? Bugüne kadar hangisinin gerçek faillerini bulup da halkımıza anlattık ki !? Acılarımızı sadece türkülerle geçiştirmeye çalışıyoruz, öyle değil mi !? Ben bu türküyü 'Ümit Tokcan' sanatçımızdan dinlemeye bayılıyorum, sözleri de beni mest ediyor, bunu sizinle de paylaşmak istedim!.. Sürç-ü lisan eyledimse, tarafınızdan affola!..

Neyse... Bir fıkrayla yazımızı bitirelim bari: Trafik polisleri bir sürücüyü köprü çıkışında durdururlar; "Tebrikler beyefendi, kemerinizi bağlamışsınız, kurallara uyduğunuz için  15.000 TL ödül kazandınız" der, adam çok sevinir!.. Polis; "Peki, bu parayı ne yapacaksınız?" diye sorar...  Adam hiç tereddütsüz; "Valla memur bey, hemen bu parayla bir 'Sürücü Belgesi' alacağım" der... Yanında oturan bayan; "Kusura bakmayın memur bey, aşkım çok sarhoş da, ne dediğini bilmiyor!" demez mi? Polisler şaşkınca bakarlar... Arka koltuktaki adam; "Ben size çalıntı arabayla yola çıkmayalım demedim mi? İşte polise yakalandık!" demez mi? Bu sırada bagajdan yarım yamalak Türkçesiyle biri bağırır; "Bulgar sınırına geldik mi loy, bizi indirin gari lang!.."                    Sakin KOŞAR...       

YAZARIN DİĞER YAZILARI