DİVAN ŞİİRİ VE ŞAİRLERİ HAKKINDA-I-

 

                                 DİVAN ŞİİRİ VE ŞAİRLERİ HAKKINDA-I-

 

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde okurken, Eski Türk Edebiyatı Dersi görürdük. Dersimizin hocası Dr. Asistan Orhan Okay Bey bu derse öğrencilerin ilgisiz olmasını fark eder, ama bir şey demezdi. Arkadaşlar arasında da bu dersin, yani Divan şairlerine ait hayatların anlatılması ne ise, şiirlerinin okutulmasının gerekli olup olmadığı tartışmaları olurdu. Bir kesim divan şairlerinin eserlerin okutulmasını gerekli görürken, bir kesim öğrenci grubu artık kullanımını kaybetmiş bu tür konuların, yazımların okutulmasını gereksiz görmekteydi.

                Benim bu konudaki görüşüm ise şöyleydi. Divan şairleri çağının ve çağların şairleri değil, belirli bir çevrenin ve zümrenin şairleriydiler. Yazdıkları gazellerde veya başta türlerde yazdıklarını Türkçeye çevirdiğimizde, anlamlı dizelerin varlığı görülse de bu beyitleri okuyanların, bu dili anlamaması nedeniyle, o anlamların bilinmesi imkansızlaşıyordu. Zaten şairlerin anlatımlarında evrensel, iletileri, günlük yaşantıları, insan dünyasından çizgileri bulmak pek mümkün değildi. Toplum ve kişi yaşantısının, acısı sevinci bu anlatım içine girmiyordu. Divan şiirinde toplumun yaşadığı sorunlar yoktu. Şiirlerinde aşk, şarap, tasavvuf hayali bir sevgiliyi övme veya kavuşma özlemi mevcuttu. Benzetmeleri, tanımları güzel olsa da bunların en önemlisi anlaşılması gerekmekteydi.

                Divan şiirinde gerçeklerin anlatımları yoktu. Kişi dünyalarına girilmiyor, insanlara hayatın farklı yönleri gösterilmiyordu. Anlatım belirli kalıplar içinde dönüp duruyordu. Dönemsel çizgiler pek belirgin değildir. Sadece Lale Devri şairi Nedim'in gazellerinde o devrin yaşantısından bazı çizgiler, izler yakalamak mümkün olmaktaydı. Bu klasik yapı uzun asırlar Türk devletlerinde varlığını sürdürmüş ama halka inemediği için belirli bir kesim içinde kalmıştır.

Bu görüşte olduğunu belirttikten sonra şunları söyleyeyim ki, Türk şairi isen, yazdığını halk okuyup anlayabilmeli. Bir halk ozanının anlaşılmaması mümkün mü? Divan şairleri eğitimli, halk ozanları cahil olmalarına rağmen, yazı hayatında zamana kalan eserlerin sahibi halk ozanları olmuştur. Bugün Yunus divanındaki şiirleri herkes okur, ama Baki divanını okuyamayacağı için onu bir kenara bırakır. Onun için hangi milletten olursa olsun, o milletin yazarı veya şairiyim denilebilmesi için o milletin diliyle eserlerini yazacaksın.  Bir Türk şairi, İngilizce. Fransızca şiirler yazarak, Türk şairi olduğunu iddia edebilir, ama Türk milletine mal olamaz. Çünkü yazdıkları tercüme edilirse öğrenilecektir, o da halkın yapabileceği bir iş değildir.

                Toparlarsak, Divan Şairleri hiçbir zaman Türk milletinin şairleri olamamışlardır. Belirli bir kesim içinde varlıklarını sürdürmüş, Osmanlı Divan şairleri olarak anılmışlardır. Türk Dili'nin kullanımının devreye girmesiyle, antika olup kalmışlardır. Bakın bugün Divan edebiyatında yazılmış birçok eser mevcuttur ve ancak o alanda araştırma yapanlara kaynaklık etmekte,  geniş bir kitlenin ilgi alanı dışında kalmaktadırlar. Yazık değil mi bu kadar eserin devre dışı kalmasına. Ama bunları yazanlar, bu gidişatın böyle sonuçlanacağını görememişler, zaten görenler, Türkçeye yönelmek gerektiğini belirtmişler, ama, o şairler devrin yönetiminin siyaseti icabı, o kurallara bağlı kalarak milli ve evrensel olma özelliklerini kaçırmışlardır.

                Tanzimat'la başlayan Türkçe kullanmaya dönüş, Türk kültürünün edebi alanda kullanılması, Atatürk devrimleriyle temelleştirilirken, Divan şairlerinin yazdıklarının bu yapı içinde yer bulmasını güçleştirmiş, sadece üzerlerinde araştırma yapılan bir noktada kalmalarını sağlamıştır.

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI