PİR SULTAN ABDAL'IN KAVGASI-I-

            

 

                               Her nereye baksam yolum dumandır

                               Pirim bana küfür etse imandır.

                               Zincir boynumu sıktı halim yamandır

                               Açılın kapılar şaha gidelim.

 

                               Sağlıklı mı ola dostun illeri

                               Karşıda görünen tozlu yolları

                               Şah'tan elçi gelmiş cem bülbülleri

Açılın kapılar şaha gidelim.

               

                               Güzel şahım çıktı m'ola köşküne

                               Can dayanmaz gayretine müşkine

                               Seni beni Yaradan'ın aşkına

Açılın kapılar şaha gidelim.

 

                               Pir Sultan Abdal'ım güzel şah canım

                               Ağlamaktır benim demim devranım

Arşta melekle yerde çeşmi efganım

Açılın kapılar şaha gidelim.

                              

Sivas'in Banaz Köyü'nde 1475- 1480 yılları aralında doğduğu kabul edilen Pir Sultan, Alevi-Bektaşi ozanıdır. Ozanın yaşadığı yıllarda Anadolu'da dirlik düzenlik bozulmuş, halk zor şartlarda yaşamaya başlamıştır. Burnundan soluyan halk, yönetime karşı direnen her şahsın arkasında yer almıştır. Pir Sultan Alevi kültürüne son derece bağlı biridir. İran'dan gelen Şia-Alevi fikirlere yakınlık duymuş, o yüzden, bu görüş dairesi içinde yer almıştır. Yani belirli bir fikri gurubun insanlarıdırlar. Doğu sınırlarında Safevi Devleti'nin fikirsel olarak etkili olması, Osmanlı yöneticilerinin buna karşı önlemler almasını gerektirmiştir. Çünkü Anadolu'daki Türkmenler, Osmanlı sınırları içinde yaşasalar da Osmanlı Devleti'ne bağlı değil, Safevi Devleti'ne bağlı hareket ediyorlardı. Bu ne demekti? Alevi kesimin İran Şahı'nın çatısı altında yaşamayı istemekti. Yavuz, babasını tahttan aşağı aldıktan sonra, İran üzerine düzenleyeceği sefere ait çalışmalar yürüttü. Önce Orta ve Doğu Anadolu'da yaşayan Kızılbaşların sayısını ve önderlerini tespit ettirdi. Ardından Kürt beylerini yanına almak için onlara fermanlar gönderdi ve Kürt Beylerinden şöyle bir cevap aldı.

"Canı gönülden İslam Sultanının egemenliğini tanıdık. Tanrıtanımazlıkları açık olan Kızılbaşlardan arındık. Kızılbaşların yaydığı sapkınlığı, İslam'a aykırı inanç ve uygulamaları kaldırdık ve ehli sünnet mezhebi ve Şafi'i mezhebini icra eyledik. İslam sultanının namı ile şeref bulduk. Hutbelerde dört halifenin ismini ile başladık. Cihanda gayret gösterdik ve İslam Padişahının yolunu bekledik. Duyduk ki padişah Zulkadiri'ye eyaletine gitmiş, bunun üzerine biz de Mevyan'a, İdrisi Bitlisi'yi makamınıza gönderdik. Bizim diyarımız Kızılbaş beldelerine yakındır. Komşudur, hatta karışıktır. Nice yıllar bu tanrıtanımazlar bizim evlerimizi yıkmışlar ve bizimle savaşmışlardır. ... Diyarbakır bir yıldır Kızılbaş askerlerin işgali altındadır.  Ve 50 000 den fazla insan öldürülmüştür. Eğer padişahın yardımı bu Müslümanlara yetişirse, hem manevi, hem de dünyevi faydalar elde edileceği muhakkaktır ve bütün Müslümanlar bunlardan yararlanacaktır."                                                                       

                                                                                            A. Akgündüz Kanunnameler C.III.

Görüyoruz ki Yavuz'un, İran seferinde,Kürt beyleri adamlarıyla yerini almışlardır.

Yalnız bu noktada şunu belirteyim ki, Osmanlı Devleti mensup olduğu mezhebi nedeniyle Alevilere iyi bir gözle bakmamıştır. Hele Şah İsmail'in Tokat ve Sivas yöresini basıp, köylünün ekinlerini ateşe vermesi, büyük bir tepki uyandırmış, bu gelişme üzerine Osmanlı Devleti İran üzerine sefer yapmaya karar vermiş, sefer öncesi yöredeki beylere şu ferman gönderilmiştir.

" Rafizileri(Alevileri) başka bir nedenle suçlayarak, toplayıp öldürün, yalnız Rafizi olanları ise hapsedin, sonucu ise bize bildirin"                                         29 Nolu Mühimme  Defteri.

                Bu fermandaki emre baktığımızda, Alevilerin ortadan kaldırılmalarının istendiğini görüyoruz. Bu nedenle Yavuz, doğuda İran yanlılarını tespit ettirip ortadan kaldırılmasını isterken, Yavuz buyruklu bir başka emir de, Sivas Valisi Hızır Paşa'ya gelmişti. Hızır Paşa, Pir Sultan'ı ortadan kaldırmadan önce ona, içinde "şah" geçen şiirler yazıp söylememesini istedi, ama Pir Sultan korkusuz bir biçimde içinde şah geçen şiirlerini söylemeyi sürdürdü ve bu yolda İran Şah'ını umut olarak göstererek, halkı, Şah'a yönlendirici deyişler söylemeyi artırdı..

                               Şah uruma gele bir gün

                               Gazada bu zülfikarı

                               Kafirlere çeke bir gün.

                               .

                               Pir Sultan'ın işi ahtır,

                               İntizarım güzel Şah'tır

                               Mülk iyesi padişahtır

                               Mülke sahip ola bir gün.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI