Eğitimciler, Türk eğitimine büyük acılar, zorluklar, sıkıntılar yaşayarak hizmet etmişlerdir. Birçok öğretmenin yaşadıkları romanlara, filmlere konu olmuştur. Ünlü kadın yazarlarımızdan Halide Edip Adıvar, "Vurun Kahpeye" adlı romanında, "Aliye isimli genç bir bayan öğretmenin, bir Anadolu kasabasında yobazlar tarafından linç edilerek öldürülmesini işlerken, Aliye öğretmenin başına inen taşın, ülkenin aydın geleceğine inen yobazlık yumruğunun düşündürücü darbesini çok çarpıcı şekilde anlatmıştır. Cumhuriyet kurulduktan sonra da Atatürk'ün, ordu mensupları ile birlikte, en güvendiği meslek sahibi öğretmenler olmuştur. Atatürk, eğitimin, ülke kaderindeki değiştirici özelliğini bildiği için, düşüncelerinin ülkenin her yanına yayılması gerektiğini görmüş, bu nedenle öğretmenliğe özel bir önem vermiştir. Öğretmenler de, kurulan yeni Cumhuriyetin filizlenip gelişmesi için, çok üstün bir gayretle çalışmışlardır.
Öğretmenlik mesleği, yapısı icabı çağdaş, bilimi benimsemiş, yurtsever ve fedakar olmayı gerektiren bir meslektir. İleri görüşlü, uyanık, sabırlı ve cesur insanlar, bu mesleği seçmiş ve hiçbir devlet memurunun kolay kolay gitmediği uzak ve geri kalmış köylerde, yıllarca görev yapmışlardır. Bu görevlerini yaparken çektikleri sıkıntılar, imkansızlıklar yanında, bir de yozluğun yobazlığın hedefi olmuşlardır.
"Elazığ doğumlu Kamberoğlu Mehmet Zeki Dündar Alp, bir öğretmendir. Aynı zamanda Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun çıkardığı Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'nde de yazıları ve şiirleri yayımlanmaktadır. Mehmet Zeki Bey, 1925 yılı öncesi bugün Bingöl'e( çapakçur) bağlı Genç ilçesine Başöğretmen olarak atanır.(o yıllar Genç vilayet, Bingöl kazadır) Mehmet Zeki Bey görev yaptığı ilçede, kendinden gizlenen bir şeylerin döndüğünün farkına varır ve bu konuya yoğunlaşınca, yörede Şeyh Sait'in bir isyana hazırlandığını öğrenir. Bu gizli faaliyeti, Bingöl Kaymakamı Hüseyin Hilmi Bey'le, Vali İsmail Hakkı Bey'e bildirir, hatta Atatürk'e, bu gelişmeyi bildiren telgraflar çeker. Elazığ Valisi İsmail Hakkı Bey ve Kaymakam Hüseyin Hilmi Bey, öğretmenin bu ihbarlarını dikkate almaz. Hatta kışkırtıcılık yaptığı savıyla onu suçlarlar. Halbuki Mehmet Zeki Bey, 26 Ekim 1924 yılında Şeyh Sait'in isyan edeceğinin yetkililere, yani İçişleri Bakanlığı'na aylar önce bildirmiştir. Raporunda Hacı Mehmet adlı bir kişinin:" Mustafa Kemal'in, Haccı kaldıracağını ve İslamiyet'e darbe vuracağı yönünde asılsız propaganda yaptığını belirtmiştir." İçişleri Bakanlığı da durumu araştırması için Genç Valiliği'ne talimat vermiş, bunun üzerine Mehmet Zeki Bey'in ifadesine başvurulmuştur. Vali, öğretmenin iddialarının hiçbirini ispat edemediğini, asılsız iddialarda bulunduğunu bildirir ve öğretmeni, Bitlis Askeri Mahkemesine sevk eder ve de görevinden uzaklaştırır. Aynı gün öğrenmen Mehmet Zeki Bey Mustafa Kemal'e bir telgraf daha çeker ve durumun vahametini anlatır ve valinin kendisine baskı yaptığını belirtir. Bu yurtsever öğrenmen, 15 Ocak 1925 tarihinde, Ankara'ya üçüncü bir telgraf daha çeker, durumun günden güne kötüye gittiğini, kendi yerine atanan öğretmen Sıtkı Efendi'nin de casus olduğunu belirtir. Bingöl'de, Cumhuriyet karşıtı bir Kürt Cemiyetinin bulunduğunu, valinin bu gelişmelere göz yumduğunu açıkça yazar. 13 Ocak 1925 tarihinde ihbarın gerçekdışı görülmesi nedeniyle, Mehmet Zeki Bey, Bingöl'den kaçıp, Diyarbakır, Lice'de bulunan eniştesinin yanına gider. Mahkeme bu dönemde gıyabında üç ay ceza verdiğini bildirir. 10 Mart 1925 günü ise şeyhin fetvasıyla evi basılır ve evin önünde Liceli Perişan Yusuf oğlu Mustafa tarafından şehit edilir, evi de talan edilir. Ceset günlerce parçalanmış şekilde, yağmur altında sokakta kalır. İsyan bastırıldıktan sonra, vali ve kaymakam yargılanır. Görevi ihmalden Genç Valisi İsmail Hakkı Bey bir yıl, Kaymakamı Hüseyin Hilmi Bey üç ay ceza, bunun dışında sınır dışı edilmesine karar verilirken, davaya bakan hakim de görevden uzaklaştırılır."
İşte genç Cumhuriyetin ayakta kalması için çırpınan fedakar ve yurtsever bir öğretmen ve onunla aynı yerde görev yapan duyarsız vali ve kaymakamın olaylara yaklaşımları. Neticece Menemen Şehidi Kubilay gibi Mehmet Zeki Dündar Alp de bölücü, yobazlar tarafından şehit edilmiştir. Bu öğretmeni şehit eden zihniyetin iyi görülmesi ve anlaşılması yanında, eğitimcilerin duydukları hassasiyeti, bütün devlet görevlilerinin hissedip duymaları gerekir. Aksi takdirde, ülkemiz ve cumhuriyetimiz büyük sorunlar yaşamaya ve bazı insanlar sahipsiz bırakıldıkları için bedeller ödemeye devam eder, bu da tarihimize ve eğitim camiamıza acı bir gelişme olarak yazılır. Tıpkı yukarıdaki öğretmenin şehit edildiği gibi vicdanları sızlatan bir olay olarak kalır.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yararlanılan Kaynaklar
Y.K Karaosmanoğlu "Meselenin Öbür Safhası- 1925 Tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi
Eyüp Ertegün- Şark İstiklal Mahkemesi Şeyh Sait İsyanı- Ankara Yıldırım Bayezid Ünv. Sosyal Bilimler Ens. Y.L.Tezi 2018 Ankara
Eyüp Ertegün- Abdülhalim Koçin- Şark İstiklal Mahkemesi Şeyh Sait Davası Mahkeme Tutanakları 2020 Ankara
Uğur Mumcu- Kürt İslam Ayaklanması (1919- 1925)Tekin Yayınları İstanbul 1991