İNANÇLARI UĞRUNA ÖLDÜRÜLEN ŞAİRLERDEN- KUL NESİMİ-
Men melanet hırkasını kendim giydim eynime
Ar u namus şişesini taşa çaldım kime ne?
Gah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi
Gah inerim yeryüzüne seyreden alem beni.
Gah giderim medreseye hu çekerim Hak için
Gah giderim meyhaneye dem çekerim kime ne?
Sofular haram demişler bu aşkın şarabına
Ben doldurur ben içerim, günah benim kime ne?
Ben yitirdim ben ararım o yar benim kime ne
Gah giderim öz bağıma, gül dererim kime ne?
Sofular secde ederler mescidin mihrabına
Benim o dost eşiğidir secdegahım kime ne?
Nesimi'ye sormuşlar, o yar ile hoş musun?
Hoş olayım olmayayım o yar benim kime ne ?
Ah haydar, Haydar...
Günümüzde sevilen bir türkü olarak dinlenen Nesimi'ye ait bu beste, sahibinin acı bir hayat öyküsünü de bize hatırlatmaktadır. Edebiyatımıza Kul Nesimi olarak giren, tasavvuf ehli şairin asıl adı İmadettin Nesimi'dir. Hurufilik denen bir inanç ehlidir. Onlar: " Tanrı'nın, insan yüzünde tecelli ettiğine ve vücudun bütün organlarını harflerle açıklamaya çalıştıkları gibi fikirlere sahiptirler." Kendisi 1369 yılında Şamahı'da doğmuş, 14. yüzyıl şairidir. Yazdıklarında Seyyid Nesimi mahlasını kullanmış ve O, şairliği, fikirlerini yaymak için sürdürmüştür Fakat fikirleri ve düşünceleri devrinin Halep valisi tarafından İslam'a aykırı bulununca, sakıncalı görülmeye başlanmıştır. O dönemde Nesimi'nin yaşadığı topraklar Mısır'da hüküm süren Kölemen devleti sınırları içindedir. Bu nedenle Nesimi Mısır'da hüküm süren Kölemen(Memluklu) sultanı Muavyed şeyhine şikayet edilir. Şeyh öldürülmesi için onay verince, saltanat naibi Emir Yeşbek tarafından derisi yüzülüp, sonra boynu vurularak 1417 yılında öldürülür. Cesedi yedi gün Halep'in bir sokağında asılı olarak teşhir edilir. Teşhir olayından sonra, vücudu parçalanır ve her parçası inançları bozduğu için Dulkadiroğlu Ali Bey'in kardeşi Nasirüddin Kara Yülük'e gönderilir.
Nesimi olayı, insanlığın, ne gibi korkunç ,inanç çemberlerinden geçtiğini göstermektedir. Nesimi fikirlerini, benimsediği Hurifilik anlayışına göre belirtirken, Sunni görüşü benimsemiş din ulaması tarafından, dine aykırı fikirleri var diye değerlendirilmiş ve feci bir işkenceye tabi tutularak öldürülmüş, cesedine öldürüldükten sonra dahi rahat verilmemiştir.
Atatürk Üniversitesinde Edebiyat Fakültesinde Türkoloji'de okurken, Osmanlıca dersimize gelen Dr. Hüseyin Ayan(sonradan kendisi profesör olmuştur) Nesimi ve Hurifilik üzerine çalışma yapmakta idi. Bir konuşma sırasında." bu tezimi çok acı çekerek hazırlıyorum" demişti.
Nesimi gibi insanların hayat öykülerini okuduğumuzda, bazı insanların inançları uğruna neleri göze aldıklarını görüyoruz. Hem fikri savunan kişi veya kişiler, hem de onun karşısındaki fikir ve inanç sahipleri, hiçbiri düşüncelerinden geri adım atmamışlar, Galileo gibi dünya dönmesine rağmen canını kurtarmak için öldürülmekten korkup:" evet dünya dönmüyor" dememişlerdir. İnandıkları gibi yaşamış ve inandıkları gibi ölmüşlerdir.
Kişilerin fikirleri ve görüşleri bazılarına ters gelebilir, onu illah öldürmek mi gerekir? O devrin anlayışına göre bu böyle kabul görmüş ki Nesimi gibi insanlar dine ters düşen kişiler olarak görülmüş ve öldürülmüşlerdir. Fakat günümüzde insanlığın aldığı yola baktığımızda, nelerin değiştiğini görmekte ve değerlendirebilmekteyiz. İşte yaşanmış bir hayat ve yaşadıkları, fazla yorum yapmaya gerek var mı?