KIVRIM KIVRIM GİDER İRİM YOLLARI,
GELİP GÖRSEN MUĞLA KARABAĞLAR'I.
ÇINARLARIN NASIL UZAR KOLLARI?
GELİP GÖRSEN MUĞLA KARABAĞLAR'I.
İRİM KENARLARI AĞAÇTAN DUVAR,
MERAK EDER İNSAN İÇİNDE NE VAR?
AY IŞIĞI GECE YILDIZLAR SAĞAR,
GELİP GÖRSEN MUĞLA KARABAĞLAR'I.
KEYFOTURAĞI'NDA BERRAK BİR GECE,
RENKLİ AMPÜLLERİ SANKİ BİR HECE,
ÇINARLAR ALTINDA TANIDIK SEÇE,
GELİP GÖRSEN MUĞLA KARABAĞLAR'I.
SÜPÜROĞLU DERLER BAŞKA BİR MEKAN,
ÇINARLAR ALTINDA YAŞANIR HER AN,
NASIL GEÇER BİLSEN BURADA ZAMAN,
GELİP GÖRSEN MUĞLA KARABAĞLAR'I.
EVLİYA ÇELEBİ ANLATIR SENİ,
MERAM BAĞLARI'NA BENZETİR SENİ,
HER TÜRLÜ MEYVENLE ÖVMÜŞTÜR SENİ,
GELİP GÖRSEN MUĞLA KARABAĞLAR'I.
BİR GÖÇ EFSANESİ YAŞAR BAĞRINDA
GÖÇ ÇİÇEKLERİDİR AÇAR BAĞINDA
SARI KIZDAN İZLER VARDIR ÇAĞINDA
GELİP GÖRSEN MUĞLA KARABAĞLARI.
Ömer Kamil Yılmaz- Nisan- 2025 Muğla
Evliya Çelebi'nin çok önem vererek anlattığı bir yerdir Karabağlar. Muğla'nın güney tarafına kalan bu noktadır. Muğla'da Menteşe Sancak Beyliği yapmış Sultan II..Beyazıd'ın oğlu Alemşah'ında gittiği bir mesire yeridir. Sık ağaçların yer aldığı Karabağlar mesire yeri olması dışında, birçok yaşantıya ve olaya tanıklık etmiş olmasıyla da önemlidir. Karabağlar'da oluşmuş ve yörede pek bilinmeyen bir efsane kalmıştır, bu efsaneyi okurlarla paylaşmak istiyorum. Bana " Göç Çiçekleri'nin efsanesini anlatan değerli meslektaşım Alaittin Varol, yazları göçtükleri Karabağlar'da kalırken, ninesi Hacer Günyeli yaylada açan sarı çiçeklere neden " Göç Çiçekleri" dendiğini anlatmıştır. Şimdi bunu öğrenelim.
"Yörüklerin, Muğla'ya yerleşmeye başladığı yıllarda Kötekli- Yeniköy arasına bir Yörük aşireti gelip yerleşir ve bunların bir kısmı tarımla uğraşırken, büyük çoğunluğu göçer yaşamayı sürdürür. O yıllarda Muğla Beyi, Asar Dağı eteklerinde ki konağında oturmakta, kendisine bağlı aşiretinden vergilerini toplamaktadır. Bey, vergiyi kendine bağlı olan resmi adamları aracıyla gerçekleştirmektedir. Vergi toplamakla görevli memurlardan biri, bir gün, Karabağlar'da yaşayanların vergisini almak için gelir. Bu gelişinde uğradığı bir evinin önünde gördüğü sarı saçlı Yörük kızını çok beğenir ve bu kızı görmek için sık sık yaylaya gelmeye başlar. Sonunda kıza duygularını açınca, kızın da gönlünü kazanır ve buluşmaya başlarlar. Bir zaman sonra vergi memuru Karabağlara uğramaz olur. Kız sevdiği ve yolunu beklediği kişiyi merak eder ve o beni aramıyorsa, beni onu ararım değip, evinden ayrılır. O günlerde Karabağlar'a çok yağmur yağmış ve de yağmur devam etmektedir. Her taraf su içindedir ve ova su ile doludur. Bu birikmiş sular Hacı Abbas Köprüsü'nün altından akmaktadır. Kız, sunun az olduğu kesiklerin üzerinden köprüyü doğru yürüyerek gelir. Nasıl olursa köprüyü geçenken, coşkun suya düşer ve boğulur. Eve gelmeyince ailesi, onu merak edip arar ve sonunda köprünün yakınında sarı saçları suda dağılmış bir durumda ölü olarak bulunur." Bu olay sarı çiçeklerin açtığı güz mevsiminde yaşandığı için Karabağlar'da yaşayanlar, Muğla'ya göç edecekleri zaman açan bu çiçeklere, Sarı Kızın saçlarının sarı renginden ötürü, "Göç çiçekleri" derler ve bu çiçeğin adının, bu yaşanmış acı olayı hatırlatması ve göç zamanında ve bu çiçeklerin açtığı ayı belirtmesi için bunlara "Göç Çiçekleri" derler."
Kaynak Kişi: Alaittin Varol- Emekli Öğretmen
Yakın veya uzak tarihimizde, çok sayıda yaşanmış olayların bıraktığı anlatımlar vardır. Bunlardan bazıları yaşanan savaşlarla ilgili olsa da, bazıları yaşanmış sevdalarla ilişkilidir. Bunlar aynı zamanda efsaneleşmeye uygun anlatılardır. Bu özellikleri nedeniyle, insan ruhuna dokunan incelikle, kendini sezdiren duygulardır. İnsanoğlu her zaman yitip gideni aramış, onu bulmak için icabında hayatını vermiştir. Bu efsanede görüyoruz ki, sarışın bir Yörük kızı, bir vergi memurunu sevmiş ve onun yokluğuna dayamayıp, onu bulmak ve ona kavuşmak isterken, hayatını kaybetmiştir.
Muğla efsanelerinin hemen hemen hepsini okuma fırsatı bulduğum gibi, halk arasında kalmış bazı efsanelerin de derleyerek bilinmesine katkı da bulundum. Gördüm ki bunlardan bazıları çok anlamlı iletiler veriyor ve yerli bir esintiyi bize duyuruyor. Kent tarihi ve kültürü içinde yaşanmış ve geçmişle ilişki kurmamızı sağlayan bu tür söylenceler, kişi dünyasına hüzün veren gelişmeler olsa da, hüznün arkasında yatan yaratıcılığı da gösteren önemli edebi ürünlerdir.