KİTAPLARDA KALMIŞ ANILAR-I-


Köy Enstitülerini kuran eğitimci kadro, Türk İstiklal Savaşı'nın kan ve barut kokan ölüm siperlerinde bulunmuş kişilerdir. Onlar savaş alevlerinin yurdu yaktığı, yoksulluğun ve hastalıkların kol gezdiği bir ortamda yok olmak üzere olan bir milleti kurtarmakla kalmamış, aynı zamanda bu yurdun çocuklarını okutup, vatandaş olmalarını sağlamışlardır. İşte böyle bir kadro içinde yer almış olan Köy Enstitüleri'nin kuruluşunda Tonguç'un kadrosunda görev almış olan Ferit Oğuz Bayır, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşı yaşamış bir eğitimcidir. Ferit Bey savaştan sonra Cumhuriyet okullarında yöneticilik ve müfettişlik de yapmıştır.

"1900 doğumlu olan Ferit Bey, askere alınır. O dönemde Balkanlar ve Batı Trakya karışıktır ve Yunan ve Bulgar çeteleri, Trakya'da yaşayan Türk köylerine baskınlar düzenlemekte ve Türk köylerini göçe zorlamaktadır. Ferit Bey çok genç olmasına rağmen, halka yapılan bu zulme dayanamaz, eski bir subay olan Çolak Sabri'nin kurduğu çeteye katılır. Trakya'da görev alan Binbaşı Rüştü Bey, bu çeteyi destekler ve bunlara silah, cephane verir.

                Ferit Bey, Bulgaristan topraklarında Bulgar komitacılara karşı faaliyetlerde bulunan çete içinde görev yapar. Dimetoke, Gümülcine ve Dedeağaç bölgesinde Bulgar çetelerine soluk aldırmazlar. Zaman zaman Yunan hududunu geçip, Yunanlılara ait silah depolarını havaya uçururlar. Düşmanın haberleşmesini engellemek için telgraf tellerini keserler. Bir süre sonra Yunanlılar yöreye tamamen hakim olunca, Bulgaristan'a geçip Bulgar makamlarına iltica ederler. Burada esir muamelesi görüp, bir süre kampta kaldıktan sonra,  Muhacirin Komisyonu'nun sayesinde Kiri isimli vapura bindirilip, İstanbul'a gönderilirler. Ancak Karadeniz üzerinde devriye gezen Yunan savaş gemileri bunları esir alır ve gemilerini boğazdan geçirip, Atina'ya götürürler. Ferid Bey'le beraber esir alınan gemide, 150 Türk tutsak daha vardır. Bu insanlar önce Pire'ye, ardından Atina'da bulunan esir kampına gönderilirler.  Bu kampta kaldıkları süre içerisinde Yunanlılar tarafından ağır işlerde çalıştırılırlar. 1922 yılına gelindiğinde İstanbul işgal güçlerinin kontrolünde olduğu için Yunanlılar bu Türk esirleri İstanbul'a getirip, işgal askeri heyetine teslim ederler. İşgal heyeti bunları, bir vapurla İnebolu'ya sevk eder ve burada serbest bırakırlar. Ferit Bey buradan Kastamonu'ya geçer ve merkez hastaneye yazıcı olarak alınır ve burada çalışmaya başlar.

                Bu dönemde Kurtuluş Savaşı sürmekte ve İstanbul tarafından çok sayıda insan bu yöreye gelip, Ankara'ya geçmektedir. Ferit Bey bu gidenlerin Mustafa Kemal'in yanına gittiğini öğrenince, o da bu birlikler içinde yer almak için yaya olarak, Ankara'ya gitmeye karar verir. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Ankara'ya ulaşır. Yetkilileri bulup, durumunu anlatınca, kendisine Konya Topçu Okulu'nda görev verilir. Burada iken yurt düşmandan temizlenir ve yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulur. Askerliği bitince, Ankara'ya döner. Milli eğitimde görev alır, uzun yıllar ülke eğitimine yararlı çalışmalar yanında yurtsever öğretmenlerin yetişmesine katkı verir."

                Savaş görmüş Birinci Dünya ve İstiklal Savaşı kuşağı içinde yer almış eğitimciler, eğitime hizmet yıllarında da, bu ülke insanı, bir daha böyle acı günler yaşamasın diye canla başla çalışmış kişilerdir. Bunlar eğitmen kurslarının açılması ve eğitmen kadrolarının eğitilmesi, köy Enstitülerinin kuruluşunda görev almış cesur, fedakar ve bilge insanlardır. Hayat öykülerini okuduğumuz zaman, ülke insanı için neden bu kadar can siperane çalıştıklarını anlıyoruz. Bunun için, diyebiliriz ki yurt sevgisini, insan ve doğa sevgisini en güzel bu ülke gençlerine anlatanlar, bu eğitimci kuşağı olmuştur. Çünkü onlar işlerini, yaşadıklarından alarak öyle hareket etmişler ve genç Cumhuriyeti çok zor da olsa yeşertmeyi başarmışlardır. İşte hayatından kısa bir kesit anlattığımız Ferit Oğuz Bayır böyle bir kuşağın eğitimcisidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI