Edebiyatçı- Yazar. Ömer Kamil Yılmaz
İHMAL ETTİĞİMİZ EĞİTİM-I-
İlmin gücünün kavranması, öğretmenlik mesleğinin öneminin de fark edilmesine ortam vermiştir. Eskiden usta- çırak ilişkisine göre yetişen sanat erbabı, bilhassa sanayi devriminden sonra uzmanlaşılması gerçeğini doğurmuş, birçok fen, tıp ve diğer alanlarda eğitim alan uzmanların yetişmesini gerekli kılmıştır. Günümüzde motorun, inşaatın planının, hastalıkları çare olan ilaçların, uzaya giden araçların bilgisayarı her türlü askeri teçhizatı yapan ve planlayanların artık bir eğitim kurumundan yetişmesi gerekmiştir. Bütün bu elemanları yetiştirecekler ise ilkokuldan, üniversiteye kadar eğitim insanlarıdır.
İnsanlık ilerlemesini, öğretmenlik mesleğinin bilgi ve tecrübelerine dayalı geliştirirken, bunu nitelikli öğretmenlerle yapması gerektiğini de anlamıştır. Bunun için her ülke açtığı okullarda, okuttuğu dersler için dallarında uzman öğretmen kadrolarının yetiştirilmesi için çaba ve emek harcamıştır. Osmanlı devleti gerileme devrine girdiği zaman, Avrupalı karşısında geri kalışın nedenlerini araştırmaya başladı. Gördü ki Batı okullarında fen dersleri veriliyor, büyük savaş gemileri ve denizaşırı gidecek kalyonların hesabı yapılıp, ona göre yola çıkılıyor. Osmanlı ordusunda doğru dürüst kendi okulundan mezun ettiği doktoru yok, görev yapanlarda Avrupa'da tıp eğitimi almış yabancı doktorlar. II Mahmut Tıp Okulu açtı, bu sefer kadavra üzerinde çalışma günah denilince, bu okula yine azınlık çocukları gitti. Görüyoruz ki sadece ülke için yararlı okullar açmak yetmiyor, bir de bu okullarda verilecek derslere karşı oluşturulmuş önyargıları yıkmak gerekiyor. Örneğin: Köy Enstitüleri açıldığı zaman kız çocuklarının okutulmaması için aleyhte yapılan yıkıcı propagandanın etkisini biliyoruz. Onun için ülkemizin çağdaş, nitelikli, yaratıcı, bilimsel bir eğitim kurumlarına ve bu kurumlarda eğitim verecek öğretmenlere kavuşması kolay olmamıştır.
Osmanlı'nın son zamanlarında birkaç gelişmiş vilayet hariç, doğru dürüst ders verilecek sınıflar mevcut değil, araç gereç zaten yok, çoğu okulun öğretmeni mevcut değil, rüştiye ve sultanilerde(Ortaokul ve Liselerde)çoğu dersin branş öğretmeni yok, dersler öylesine branş dışı eğitimciler tarafından verilmektedir. Şimdi soralım böyle bir eğitim yapısından ülkenin istediği elemanları yetiştirmemiz mümkün olabilir mi? Bunun için eğitimin gücünü sezen Osmanlı devlet adamları, eğitim konusu için programlar hazırladı ve öğretmeni kökten yetiştirme çabasına girdi. İlkönce İpdida(İlkokulda) iyi bir eğitim vermek için kollar sıvandı. Muallim okulları açıldı ve bu okullara sağlam ve zeki gençlerin alınmasına gayret edildi. Öğretmen okullarında okuyacak çocuklarının aileleri genelde yoksul kesimden olduğu için, çocukları parasız yatılı okutulması yönüne gidildi. Bir öğretmenin, bir okulda ders verebilmesi için en az on yıla ihtiyaç vardı. Bu ise uzun yıllar eğitimini ihmal etmiş, öğretmenlik mesleğini benimsememiş bir ülke için uzun bir zamandı, ama çaresiz bu yol izlenecekti.
" Memleketin bu uzun sabır ve ayrılığa tahammülü olmadığından mümkün olduğu kadar hızlı bir çaba ile köylerden, köy çocukları, kurulan muallim ve muallime mekteplerine alındı. On yıl içerisinde memleketin her yerindeki vilayetlerin her köşesine, iptida(ilkokul) okulları açılmaya başlandı. Bu okulları devlet açmış çocukları muallim olacak şekilde parasız yatılı olarak okutmuştur. Ancak bu okullarda ders verecek öğretmen ya yoktur ya da sayıları yetersizdir."
Yrd. Doç. Savaş Karagöz -Cumhuriyet Öncesi Dönem Öğretmen Yetiştirme Üzerine Bazı Görüşler. Türk SosBilder Dergisi 2017
Görüyoruz ki Osmanlı Devleti, okul kurmuş, ama öğretmen bulamamış, öğretmeni yetiştirecek branş öğretmenlerini bir türlü denkleştirememiştir. Bunun nedeni, eğitimde iyi bir planlama yapılmaması ve eğitime ayrılan bütçenin yetersizliğidir. En önemlisi ise, eğitimin öneminin iyi kavranamamış olmasıdır. Şayet eğitimin gücü iyi anlaşılsaydı, iyi bir planlama ile öğretmenler yetiştirilir ve eğitimin sunacağı nimetlerden yararlandırılsaydı, işler zaman içinde yoluna girebilirdi, ama görüyoruz ki bu yönde gerekli adımlar ya atılmamış ya da çok geç kalınmıştır. İşte Cumhuriyetin en büyük başarısı, çok kısa bir zamanda eğitim alanında attığı köklü ve çağdaş adımlarla asırların eğitimdeki ihmalini ortadan kaldırması olmuştur.