İnsanın hayatında önemli ve etkili olan dönemler vardır. Muhakkak ki bu dönemlerden biri de okul yıllarıdır. Bir okulda okuyup da anısı olmayan öğrenci mevcut değildir. Benim de her öğrencilik yapmış kişiler gibi, okul yıllarıma ait önemli anılarım vardır. Bu okul anılarım içinde okuyanda olumlu duygular bırakacakları, seçmeye özen gösterdim. Yani anıların, içinde önemli iletiler taşıyanların okuyana bir şeyler kazandıracağını düşünerek, bunlardan bazılarını paylaşmayı uygun gördüm.
"Erzurum'un, Oltu ilçesinde okuyup mezun olduğum. 25 Mart İlkokulu "U" şeklinde tek kat taş bir yapıydı. Önündeki bahçesi çok büyük sayılmazdı. Okulun doğu tarafındaki bahçe, büyük olmasına rağmen, yağmur yağdığında yakınındaki Stare Dağı'ndan akan sularla gelen kırmızımsı renkte çamurla kaplanır, balçık olurdu ve bu çamurlu alan, yaz sıcaklarında dahi az kurusa da öyle kalırdı. Bu nedenle okulun bu bölümünden yararlanmak mümkün değildi. Okulumuzda görev yapan Şeref Gürbüz isimli Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen, maarif müdürü olunca, bu bataklık alanı kurutmak için bizlere evimizden küçük bez torbalar diktirip, getirmemizi istedi. Karayollarıyla konuşup, dağdan gelen çamurlu suyun yönünü daha aşağı kaydırdı. Artık bahçeye çamurlu su akmayınca, bataklığı kurutmak için Stare Dağı'nın eteğindeki kırmızı olmayan topraktan, torbalara doldurup, getirip bataklık alana dökmeye başladık. Bu bataklığı kurutma çalışmasına Oltu Kazım Karabekir İlkokulu ve Oltu Ortaokulu öğrencileri de gelip bizimle bu çalışmaya katıldılar. O dönemde yani 1960'lı yıllarda okullar çarşamba ve cumartesi günü öğeden sonraları tatildi, ama biz okul olarak bu tatil zamanında gidip çalıştık. Bu bataklık alanın kurutulması için yeni yapılan evlerin temellerinden çıkarılan hafriyatların da bu alana dökülmesiyle, okulun arkasındaki bataklık alan birkaç sene içinde kurutuldu.
Şeref Bey bu kurutulan alana kavak fidanları diktirdi. Aradan yıllar geçti, Şeref Bey İstanbul'a göçmüştü, ben Oltu Lisesi'ne 1979/1980 yılında başmüdür muavinliği görevinde bulundum. Oltu Lisesi, bizim 25 Mart İlkokulda okurken kuruttuğumuz ilkokulun alanına kurulmuştu ve yukarısındaki kütüphane binası ve lisenin doğu alt kısmındaki alana Endüstri Meslek Lisesi yapılmış, bizim ilkokulda diktiğimiz kavakların büyük bir bölümü kesilmesine rağmen, kesilmeden kurtulmuş bazıları hala ayaktaydı. İşte benim görev yaptığım Lise ve kütüphane binasının yapıldığı alan, Şeref Gürbüz Bey'in bizi çalıştırarak, kavaklar diktirdiği alandı. Ben 1980 yılında tayin isteyip Ilıca Lisesi'ne gittikten sonra, milli eğitim mi özel idare mi, okul bahçesinin bir bölümünde kalan kavak ağaçlarını da ihale ile satarak gelir ettiğini işittim." İşte Köy Enstitülü bir öğretmenin araziye bakışı ve orasını elverişli bir hale getirme uğraşı. Şeref Bey'den öncede bu okulda görev yapanlar olmuştu, ama görüyoruz ki bu çalışmayı yapmayı akıllarından geçinmemişlerdi, ama Şeref Bey Köy Enstitüsü'nde aldığı eğitimin ruhundan olacak ki, elini taşın altına koymuş, bataklık bir alanı yeşertmiş ve sonrasında kesilen kavaklar gelir getirirken, arazi üzerine de yeni okul binalarının yapımının gerçekleşmesine ortam hazırlamıştı."
İlkokul yıllarımda yaptırılan bu çalışma sayesinde, anladım ki, mekanlarla duygular arasında bağlar vardır. Zihnimin ve düşünce dünyamın şekillenmesinde, Oltu'da her iki ilkokulda okuma fırsatı bulduğum bu okulların derin izleri olduğu kadar, kazandırdıkları olmuştur. Bu gerçeği belirli bir yaşa gelince daha iyi anladım. Oltu bir doğu kasabasıydı ve o yıllarda yoksul insanların yaşadığı, çok şeyi noksan bir yerleşim yeriydi. Ama kasabamızda bulunan Şeref Bey gibi eğitimcilerin yaklaşımları, kasaba tarihine yeni yerler ve değerler kazandırmasının yanında, en önemlisi, daha güzel mekanları yapabileceğimizi ve daha iyi şeylere layık olduğumuzu attığı adımlarla göstermesi olmuştur. Her kurumun müdürü gittiği yerde, çalıştığı dairenin bahçesine ağaçlar diktirse, çökmüş duvarını veya çatısını onartsa tahmin ediyorum ki o yapılar daha uzun ömürlü hizmet eder ve çevresiyle de örnek bir yapı haline gelir ve bu tür amirlerin çabalarının sonuçlarını görenler de, bir zaman sonra o kişiler gibi yapmak için çaba gösterirler, bu da ülkemize ve insanımıza yeni yapılar, güzel bahçeler kazandırır, çevrenin de bakımlı olmasına katkı yapmış olur. Eskiden bu tür devlet memurlarını, bilhassa eğitimciler içinden çıkanları görmemiz mümkündü. Bu sayede yardımlaşma ve fedakarlıkla yeni birçok şey yapılmış ve insanların yararlanacağı mekanlara kavuşturulmuştur. Bu yapılanların zamanında çok yararlı olduğu bilinmelidir. Anıda anlattığım gibi Şeref Bey'in yaptırdığı bu çalışma büyük bir emek karşılığında yüzlerce ağacın dikildiği, kurutulan arazi üzerine okulların ve kütüphane binasının kurulması önemli değil midir? Günümüzde bu bahçede yapılmış okullarda öğrenciler ders görüp bahçesinde ayakları çamura batmadan geziniyorsa, bunda o yollar çalışmış öğrencilerin ve bu işe önderlik etmiş Şeref Gürbüz Bey'in gayreti yok mudur? Bu anım vesilesiyle unutulmaya terk edilmiş değerli eğitimci Şeref Gürbüz Bey'i tekrar hatırlatır ve böyle değerli insanların unutturulmaması için, isminin bir sokağa veya bir eğitim kurumuna verilip yaşatılmasını umarım. Çünkü önderlik edip yapımını gerçekleştirdiği iş, dönemi için çok önemli bir çalışmadır.