Edebiyatçı- Yazar: Ömer Kamil Yılmaz
Osmanlı döneminde yaşamış devletin yüz akı şahsiyetler vardır. Bunlar arasında Mimar Sinan, Evliya Çelebi, Piri Reis vb yanında hukuk ve devlet adamlı kimliğiyle de Cevdet Paşa adını söylemeden geçemeyiz. Hukuk Tarihimizin önemli bir kitabı olan Mecelle yazarı, aynı zamanda önemli bir tarihçidir de. Bu önemli devlet, hukuk ve tarih adamı okula gitmiş okumuş her insan gibi okulda yaşadığı anıları olmuş, bunlardan bazılarını ise paylaşmak gereği duymuştur. İşte bu önemli tarih ve devlet adamının bize ders veren bir anısı:
" Medresenin tahsil günlerinde belirli dersleri görürdük. Bunun dışında tatil günü olan Cuma günlerinde ben eski metotla cebir, hesap, geometri, astronomi ve diğer ilimlere ait çalışmalar yapardım. Arkadaşlar senenin üç ayını memleketlerinde geçirirken, ben yalnız ramazanlarda sıla özlemini gidermek için Lofça'ya giderdim. Bunun dışında hep İstanbul'da kalır. kitaplarla uğraşırdım. Tatil günlerinde ise derslere daha fazla zaman ayırırdım. Bu sayede diğer öğrencilerin on yılda yapamadığı tahsili, ben beş yılda tamamlayarak okul kitabı okutmaya hak kazanmıştım. Bu arada Beyanü'l. Unvan adında bir de kitap yazdım.
Yüksek ilimleri öğrenebilmek için derslerime çok fazla çalıştım. Önceleri yatağa yatmıyordum, ders çalıştığım masada kitapları okurken, böylece uyurdum. Yani kitabın başından kalkmazdım. Uyandığında yine kitaplara sarılırdım. Fatih Camisi'nde Vidinli adında bir hocamız vardı." Mutavvel" adında kitabı ders olarak verirdi. Üç yüzden fazla talebe dersini izlerdi. Bir gün bir konuda hocanın görüşünün aksine bir konuda ısrar edince, hocanın canı sıkılmış olacak ki, beni azarladı. Bu tutumu beni çok kırdı. Birkaç ders ağzımı hiç açmadım. Başka bir gün hoca aramızda anlaşmazlığa neden olan konuyu açtı ve güzelce açıkladı ve bitiminde de beni kastederek" Lofçalı haklıymış" dedi. Hocanın beni azarlaması ne kadar üzmüşse, bu olumlu tutumu da o derecede beni mutlu etmişti."
Bu anının bize anlatmak istediği ana nokta şu: Bazı konularda öğrenci haklı olabilir, bir öğretmen olarak sınıf huzurunda bu ısrarından dolayı, öğrenciyi azarlamanın bir mantığı yok. Derste bu konuyu etraflıca araştırıp, sonra görüşelim dese öğrenciyi kırmayacaktır, ama öğretmen olduğu için, benim dediğim doğrudur mantığıyla görüyoruz ki hareket edilmiş, bu da öğrencisini azarlamasına, onun kalbini kırmasına neden olmuştur. Yine görüyoruz ki aynı öğretmen, öğrencisinin ısrar ettiği konuyu belli ki araştırıp, onun iddiasının doğru olduğunu görünce, öğrencisinin doğru söylediğini sınıf huzurunda belirteler, bir nevi öğrencisinin hakkını teslim etmiştir. Bu olumlu ve erdemli bir harekettir. Bu nedenle eğitimciler veya diğer yetkili kişiler, her şeyi ben bilirim, benim dediğim doğrudur şeklinde dayatmacı ve kendi fikrini kabul ettirici değil, karşı tarafın da ne dediğini ve ısrar ettiği noktayı araştırmasını ve ona göre karar vermesini bilmelidir. Bu durum öğretmeni veya yetkili kişiyi küçültmez, bilakis işin doğrusunu öğrenirken, daha sağlıklı ve doğru açıklama yapmasına yardımcı olur. Ünlü Fransız eğitimci Aleksi Carel diyor ki:" İnsan öğretirken öğrenir." ben de buna etmeyip diyorum ki, öğretirken yaptığı hataları da, bu sayede düzeltme imkanı bulmuş olur.
Türkiye'nin çok zengin bir kültürü vardır. Ülkemizin coğrafi çeşitliliği önemli eserler oluşturmaya müsaittir. Yazmaktan ve hata yapmaktan çekinmeyip yazalım. Ancak hatalarımızı da kabul edip, büyüklük gösterelim ki, bazı yetişmekte olan değerlenin önü kesilmesin. Tıpkı hata yapan Cevdet Paşa'nın öğretmeninin yaptığı gibi. Hatamız varsa kabul edelim ki, önemli değerlerin yetişmesine katkı sunmuş olalım. Eğitimde bu prensip çok önemli ve gereklidir.